ZOR AMA ZARURİ Bİr Proje taslağıdır.
ZOR AMA ZARURİ Bİr Proje taslağıdır.
Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
Hayatta kalabilmek için unuttuğumuz acı gerçeklerin yerine kendimize anlattığımız güzel öyküler vardır. Gerçeklerle yüzleşmenin zorluğu aynı zamanda bu öykülerin rahatlatıcı cazibesinden vaz geçmekle de ilgilidir.
Çocukluğunda yaşadığı cinsel istismarı hatırlamayan Jennifer sevgilisi ile ilişkisini ilerletmekten kaçınıyor ama nedenini kendi de bilmiyor. Bastırılmış çocukluk anılarının unutulmasının hayati nedenleri vardır. Çocuk güçsüzdür, fakat büyüdükçe güçlenir. Hatırlamalar bazen içeriden, bazen dışarıdan gelen etkilerle başlar. Nadiren bu filmde olduğu gibi, geçmişte yaşanmış istismarı keşfeden ve hasır altına süpürmeyip üzerine konuşan iyi bir ANNE tarafından başlatılır.
HATIRLAMA sürecini anlamak için çok güzel bir film.
Korkunç çocukluk anılarını hatırlayan ve hatırlamayan 2 kardeşin hikayesi.
İkiz kardeşler Alex ve Marcus aynı korkunç geçmişten geliyorlar fakat Marcus her şeyi olduğu gibi hatırlarken Alex kötü anıların hiçbirini hatırlamıyor, geçmişi ve ailesini olabildiğince normal yazmış görünür belleğine, mutlu anılarla donatmış.
Unutmaya (amnezi) ve andan kopmaya (dissosiyasyona) yatkın bir zihin yapısına sahip olan Alex, 18 yaşında geçirdiği motorsiklet kazası ile tüm hafızasını yitirir. Tanıyabildiği tek kişi kardeşi Marcus'tur. Marcus, kardeşinin hafızasını geri kazanması için yardım ederken Alex kendisi ve gerçek geçmişi ile ilgili hiçbir şey bilmediğini anlamaya başlar.
İnanması zor gelen bu hikayede aslında bir kız, bir erkek kardeş daha var: Oliver and Amanda. Oliver da aynı cehennemi tatmış ve Marcus gibi bu nedenle terapi görmüş. Oysa yaşadıkları süre içerisinde bunu hiç konuşmamışlar ve hepsi yıllarca sadece kendisinin kullanıldığını sanmış. Kız kardeş Amanda'nın da anneleri tarafından istismara uğrayıp uğramadığı, para için yabancılara satılıp satılmadığı bilinmiyor. Fakat filmde Alex'in şunları söylediği bir an var: "Annemizin cenazesinde ağlayan tek çocuğun ben olduğumu fark ettiğimde ilk kez ailemiz hakkında bir şeylerin yanlış olduğunu düşünmüştüm."
Detaylar dehşete düşürücü fakat ikizlerin ve Oliver'ın, hayatta kalma mücadeleleri, çocukluklarında yaşadıkları cehennem, disleksi ve akademik başarısızlıklardan sonra iyileşerek başarılı iş adamları olmaları umut verici.
2013'te Joanna Hodgkin adlı yazar, Alex ve Marcus Lewis'un hikayesini kitaplaştırmış. Belgesel bu kitaptan uyarlanmış. Motorsiklet kazasından 35 yıl sonra Alex ve Marcus'u tüm cesaretleriyle bu belgeselde görmek çok etkileyici. Darısı tüm mağdurların başına.
Bazı yüzleşmelerin gerçekleşmesi bir ömür alır. Karşılığında geçen zamanda olgunlaşmış ve nicedir hak edilmiş bir başarı gelmez. Artık yeni bir süreç başlamıştır: Yüzleşme süreci.
Ailesi tarafından kullanılarak büyümüş bir çocuk kendi kendine büyümek zorunda kalır. Erişkin çocuk, özgürleşmek ve büyümek için yüzleşme ihtiyacı duyar. Zincirdeki son halka kendisini çevrelemiştir, kırılıp atılmazsa ne ilişkileri ne hayatı asla istediği gibi olmayacaktır.
Film, kirli sırları keyifle saklayan geleneklerle önce alay, sonunda da onları yerle bir eder. Aile ve etrafındaki topluluk (aslında tüm toplum), düzenin bozulmasından, keyiflerin kaçmasından hoşlanmaz. Boşuna koyun psikolojisi dememişler: Sorgulamadan birbirinin ardına takılan, ne olursa olsun genel geçer düzene yani sürüye katılmakla zayıflıktan, yalnızlıktan ve acıdan kaçanlardır koyunlar. Filmde de buna gönderme yapan muhteşem bir sahne vardır: İlk ifşadan sonra tüm konuklar hiçbir şey olmamış gibi tren olup evin içerisinde şarkılar söyleyerek dolaşır.
Christian'ın babasıyla ve babasının cinsel istismarını görmezden gelen, psikolojik istismarına ise sonuna kadar destek veren hatta geliştiren annesiyle yüzleşerek büyümesini ve özgürleşmesini anlatır film.
Her çocukluğunun istismarcısı ile yüzleşen Christian kadar şanslı değildir. Hizmetkarların desteği muhteşemdir. İntihar eden ikiz kız kardeşin eve sakladığı bir itiraf mektubu vardır. O mektubu bulan diğer kız kardeş Helen'in siyahi sevgilisinin desteği ile sofrada okuması sayesinde Christian topluluğun gözündeki dışlanabilir hassas pozisyonundan kurtularak, su götürmez doğruyu söyleyen kişi oluverir. Hele babanın son sahnede çocuklarına verdiği zararı kabul etmesi ve masadan ihraç edilmesi, verdiği tatmine rağmen gerçekleşmesi neredeyse fantastik bir sahnedir. Geçmişi ensest istismarla yok edilmiş her insan, hak etse de, böyle yüzleşmeler yaşamaz ne yazık ki. İşte tam olarak bu yüzden film, sürecin anlaşılması için adım adım gözler önüne serer ve çocukluğunun failiyle yüzleşen herkesin ihtiyaç duyduğu desteği vermek ister.
Christian tepkilerini güçlendirmeyi öğrenirken, bizler de ömür boyu yakalanmadan çocuklarını (ve kim bilir daha kimleri) cinsel olarak istismar etmiş gizli failler ile onu desteklemiş kişilerin (seyirci) kendilerini savunmaya kalkıştığında neler söyleyebileceğine, bu cümleleri nasıl acımasızca ve salt kendilerini düşünerek oluşturduklarına tanık oluruz.
Annenin gerçek dünya ile bağlantısındaki farkındalıksız sahte neşesi, yapay kahkahaları ise filmin başından itibaren ona acımalı mıyız yoksa kızmalı mıyız ikileminde bırakır bizi. Oysa filmin son mesajlarından biri de bunadır. Anne, kabul gören neyse onun yanındadır. Kimse onu kucaklamayacaktır. Çünkü o hiçbir karşı mücadele vermemiştir.
-bir çoğul kişilik komedisi-
Çoğul kişiliği anlatan bu komedi dizisinde çocuklukta istismara uğrayan iki kız kardeşten büyük olanı Tara dışarıdan rahatlıkla anlaşılacak kadar net zihin bölünmeleri sonucu kimlikleşmiş alterler arasında gidip gelir. Harika bir eşi ve iki çocuğu vardır. Dizi boyunca Tara'nın ve tüm ailenin, Tara'nın farklı kişilikleri ortaya çıktığında yaşadıkları, kız kardeşin hayata tutunmadaki zorlanmaları, çocukların DKB'li bir anne ile büyümeleri ve Tara'nın iyileşme çabası eğlenceli bir sahneleme ve Toni Collette'nin muhteşem oyunculuğu ile anlatılır. Kronik travma ile başa çıkmak üzere oluşturulan savunma ve hayatta kalma mekanizması olan, bugünkü adıyla "Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu", dizinin çekildiği yıllarda "Çoklu Kişilik Bozukluğu" bu seride, sinema dünyasında çoğunlukla olduğu gibi mağdurun suçluya dönüşmesi ile değil, mağdur döngüsünden kurtulamaması ile ele alınır.
Çoğu istismar hikayesinde mağdur suçluya dönüşmez ve iyilikten yana, güçlü fakat yaralı bir yürekle tutunabilmek için mücadele eder. Tara da onlardan biri.
Keyifli seyirler!
Kimsenin sponsor olmaya cesaret edemeyip Hollanda Kraliyeti Başkonsolosluğu İnsan Hakları Programı'nın desteğiyle çekilen, yönetmenliğini ve senaristliğini Ebubekir Çetinkaya'nın yaptığı "Yuva" adlı belgesel film, aile içi cinsel taciz ve tecavüzü anlatıyor ve "mutlu aile" yanılsamasını sorguluyor. Belgeselde çocukluğunda ve gençliğinde aile içi cinsel istismara uğramış beş mağdur insanın yaşadıkları anlatılıyor. Hikayesini paylaşan kişilerin gizli kalması amacıyla, görüntülerde oyuncular kullanılmış.
Bir röportajında Çetinkaya filmde yer alacak karakterleri bulmanın zorluğunu şöyle anlatmış:
"Aile içi taciz ve tecavüz ifadesini duyan herkes kaçıyordu. Ancak biz birçok kişinin aile içinde istismara uğradığını biliyorduk. Mesela bu konuda araştırma yaptığımızı bilen yakınlarımız 'benim de bir arkadaşım aile içinde cinsel istismara uğraşmış' dediğinde bizi onunla tanıştırmasını istiyorduk. Ama herkesin ilk tepkisi 'aman beni bulaştırmayın' oluyordu. Bu nedenle çok uzun süre binlerce mağdur olduğunu bildiğimiz halde kimseye ulaşamadık." (Çiçek Tahaoğlu, 2012, 20 Şubat: İstanbul - BİA Haber Merkezi)
Türkiye'de çekim aşamasında destek bulamayan eser,
Antalya Altın Portakal Film Festivali Belgesel Kategorisi Jüri Özel Ödülü'ne layık görülmüş.
Anlatmak yerine biraz belgeselde konuşan mağdurların sözlerine bakalım. Onlar yeterince güçlü sözler söylemişler.
"Bir insan kendi tecavüzcüsünün ismini neden saklar? Çünkü saklamak öğretilen bir şey. Ortaya çıktığında daha kötü bir hal alabiliyor. Töreler gibi kendi yasaları olan ve devletin de bu yasalara bilerek göz yumduğu bir toplumda. bir rejimde yaşıyorsan saklamak en güzel koruma yöntemi oluyor. Düşünsenize tecavüze uğradığı ortaya çıktığında siz cezalandırılıyorsanız tabii ki saklamak sizin de işinize gelecektir. Devlete sığındığınızda yetiştirme yurtlarında da uğrayacağınız taciz ve tecavüzler bir gerçekken, aileniz ne yaparsa yapsın ailenizden vazgeçmiyorsunuz."
"Aile kutsal değildir. Çoğu zaman aileniz sizin tecavüzcünüz, tacizciniz veya diktatörünüz olabiliyor."
"Bu travmanın bende yol açtığı etkiler hep kaçma arzusu oldu. Sürekli bir yerlere gidip cenneti bulma arzusu. Ama gittiğim hiçbir yer cennet değildi."
"Yaşadıklarımı çocukluğumda bırakmayı, ailenin o dışarıdan görünen mükemmel yüzünü daha çok istemiştim."
"Yıllarca kendimi aseksüel sandım. O nefes sesini duyma korkusu vardı."
"Bir çok çocuk bunlara maruz kalıyor. O süreçte gördüm ki bu konuda o kadar çok mağdur çocuk varmış ki, bütün diğer dosyalardan kat kat fazla. Benim içimi acıtan, baba bunu bir çok kişiyle beraber yapmış. Demek ki kendisi gibi bir çok pedofili de oradaydı ve bu kişiler başka çocuklara zarar veriyor şu anda. En çok içimi acıtan da bu."
"Asıl suçlu biz değiliz. Suçlanması gerekenler onlar, toplum, devlet, kültür, din, aile."
Sıkı seyirler!
Filmin senaristi ve yönetmeni Destin Daniel Cretton, üniversitede iletişim okuduktan sonra iki yıl boyunca risk altındaki gençlerin sığındığı bir merkezde çalışmış. Bu merkezde yaşadıklarından etkilenerek önce kısa film olarak yazıp çektiği Kısa Dönem 12'yi beş yıl sonra, 2013'te uzun metrajlı film olarak yeniden çalışmış. Film, hükümetin nereye göndereceğine karar verene kadar, en fazla bir yıl olmak koşuluyla (ki daha uzun kalanların da olduğunu filmde görüyoruz) kısa dönem merkeze sığınan gençlerle
çalışanların hayatlarına ve aralarındaki etkileşimlere gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Hem çalışanların hem de sığınanların neden orada olduklarını, derinlemesine olmasa da neden-sonuç ilişkileriyle apaçık ortaya döküyor ve toplumun büyük bir kesiminin aralayıp bakmaya çekindiği bir tablonun önündeki perdeyi sonuna dek açarak bizleri tanıklığa davet ediyor.
"Unutma ebeveynleri değilsin. Terapistleri de değilsin. Güvenli bir çevre yaratmak için buradasın, o kadar."
İlham dolu seyirler!
Sizin de önermek istediğiniz bir film var ve anonimmagdur@hotmail.com'a yazarsanız bu sayfaya ekleriz.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.